Stranger Things, Duffer kardeşlerin Netflix'e satmayı başardığı bir bilimkurgu/korku hikayesi. İki binli yılların gelişiyle neredeyse tek düzgün korku filmi izleyemediğimiz dünyada 80-90 döneminin atmosferini, Stephen King romanlarının ruhunu taşıyan ve dahası Netflix elinden çıkma bir işi objektif olarak değerlendirmem mümkün değil elbette. Ancak ne kadar kayırmaya çalışsam da Stranger Things harika başladığı ilk sezonunda senaryosunda yer yer tökezliyor, itiraf etmeliyim.
Öncelikle söylemek gerek, Stranger Things Winona Ryder için Beter Böcek 2 öncesi olabilecek en iyi proje ve belki de bu eski yıldızın kariyerine yeniden can verecek. Kaldı ki dizide Nancy Wheeler karakterini canlandıran Natalia Dyer hariç herkesin çok doğru bir cast eseri olduğunu ve bilhassa şerif rolünde David Harbour'un, 11 rolünde ise Millie Bobby Brown'un döktürdüğünü düşünüyorum. Dizi, müziklerinden, jeneriğine, fikrinden, izole kasabasının atmosferine kadar en sevdiğim korku türünü başarıyla kotarıyor. Tekinsiz hükümet araştırmaları, tedirgin edici bir banliyö hissi, gizemli geçitler, canavarlar ve nostalji...
Stranger Things özellikle ilk üç bölümü itibariyle çok iyi çekilmiş eski bir korku filmini, bir King uyarlamasını andırıyor. Ancak üç bölümden sonra hala çok iyi oynanmış, çok iyi çekilmiş karelerle dolu olsa da sahneler teklemeye başlıyor. Sırf akışa hizmet etsin diye bir anda bir yerde beliren karakterler, tehlike anlarında izlediğimiz vasat korku klişeleri, tekleyen yan hikayeler ve apar topar bağlanmaya çalışan açık uçlar diziyi muhteşem bir ilk sezondan alıkoymuş. İzlemeyenler için tadı kaçmasın diye yazmıyorum ama izleyenler hangi sahnelerden bahsettiğimi anlayacaklar. Açıkçası bu durumda kabahat senaristlerin gibi duruyor.
Onlar adına bir bahane sunmam gerekirse sürekli değişen yayın formatlarını işaret edebilirim. Winona etkisi ve yapım kalitesiyle ikinci sezon onayını alması muhtemel Stranger Things ilk sezonu sekiz bölümden oluşan bir dizi. Yani önce 13 sonra 10 bölüme düşmesine alıştığımız dizilerden bile farklı bir sezon yapısı var. Böylece senaristlerin hikayeyi anlatmaya alıştıklarından farklı bir süreye sıkıştırmaları, daha önce tecrübe etmedikleri bir durumla karşılaşıp tercihler yapmalarına sebep oluyor. Standartlarına sadakatiyle tanınan Hollywood'da internet çağının bu değişikliklerine alışmak senaristler için de zaman alacak belli ki.
Özetle, görselliği, atmosferi, hikayesi ve Dungeons&Dragons göndermeleri uğruna aksayan yanları görmezden gelinebilecek bir dizi Stranger Things. Puanım sekiz.
Yeniden görüşmek üzere!