boş zaman tavsiyeleri

Boş Zaman Tavsiyeleri

Hatırı sayılır bir aradan sonra yeniden merhaba.

İki kitaptan bahsedeceğim yine. İlki ünlü gazeteci Timur Soykan'ın polisiye romanı Liste. Soykan'ı Tanrı Misafirleri Oteli adlı kitabından ya da Radikal-Posta günlerinden tanıyanlar için beklenti yüksek elbette. Gerçekle kurgunun birbirine karıştığı, hipergerçeklik hissi veren Liste, devletin zirvesinde işlenen bir cinayet ve devlet içi güç savaşlarını aslına pek yakın karakterler üzerinden anlatıyor.

Liste (Timur Soykan)

Liste (Timur Soykan)

Beni kitabı almaya iten, Soykan'ın sinema eğitimi almış olması ve eserin sinema için uyarlanabilir bir polisiye olup olmadığını görmekti açıkçası. Yer yer kalabalıklaşan ve bu yüzden hantallaşan dili çok sevmemi, Grange ya da Brown'da yakalayabildiğim sinematikliği hissetmemi engellese de kitabın gerekli ilgiyi görmesi halinde rahatlıkla filme çekilebileceğini düşünüyorum. Şahsen yüzüncü sayfaya geldiğimde ilk perdeyi kafamda yazmıştım bile. Lakin politik-polisiye konusunda hem yazınımızda hem beyaz perdede yürümemiz gereken uzun yollar olduğu aşikar. Alıp almamak size kalmış.

Diğer kitap ise varlığından bir gazete haberi sayesinde haberdar olduğum ve her senaristin kütüphanesinde kesinlikle bulunması gerektiğine inandığım bir çalışma. Çalışma diyorum zira "Hovarda Âlemi-Taşrada Eğlence ve Erkeklik" adındaki bu kitap, yazarı Osman Özarslan'ın Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü için sunduğu yüksek lisans tezinden derlenmiş.

Hovarda Alemi (Osman Özarslan)

Hovarda Alemi (Osman Özarslan)

Osman Özarslan çalışmasında erkek iktidarı üzerinden alemci eğlence ve taşrayı ortaya sererken aynı zamanda senaryo yazarları için de çok faydalı bir ürün ortaya koymuş. Zira kitapta bu hovarda aleminden fırlamış ve o evrenin arketiplerini anlatan bölümler mevcut. Örneğin Belalı Sevgili, Yakışıklı gibi üst başlık karakterlerin davranış ve yaşayışlarını görebiliyoruz. Dahası kitap konu aldığı dünyanın zengin jargonunu ayağımıza getiriyor. Belalı karakterlerin, pavyoncuların karikatür gibi işlendiği film ve diziler arasında bu karakter ve jargon çalışması olarak kullanılabilecek kaynak gerçek ve güçlü işler yazmak için çok yararlı. Özarslan'ın isabetli çalışmasında kendisinin de bir mekan işletmecisi olmasının etkisi muhakkak.

Dediğim gibi uzunca bir ara vermiştim, bu sırada kayıplarımız, yolculuklarımız oldu. Dönüşte de bir günlüğüne de olsa motorlu araçlar dünyasından kaçmayı başardık. Size Büyükada'dan, Aya Yorgi'den çektiğim bir fotoğrafla veda ediyorum.

Aya Yorgi'den Sedef Adası

Aya Yorgi'den Sedef Adası

Boş Zaman Tavsiyeleri

Merhaba! Bu hafta bir film, bir de kitap önereceğim. Oscar takipçileri için geç kalmış sayılsam da halihazırda vizyonda olan Brooklyn mevzubahis filmimiz. Kitabımızın adı ise Profesyonel Dizi Yazarlığı.

Brooklyn

Brooklyn (2015)

Brooklyn (2015)

Brooklyn'i izlemeye giderken, sinopsisten okuduğum kadarıyla kafamda şöyle kurmuştum; "ritmi düşük, sıkıcı bir öykü ama kesin şiir gibi görsellik vardır şimdi bunda". İyi anlamda yanıldığımı söyleyebilirim. 2016 Akademi Ödülleri'nde En İyi Uyarlama Senaryo dahil üç dalda aday olan filmin başrolünde (bir önceki işimde istenen bir senaryo hasebiyle haşır neşir olduğum nefis film) Hanna ile yıldızı parlayan, The Grand Budapest Hotel'den de hatırlayacağınız Saoirse Ronan var. John Crowley'nin yönettiği film Colm Toibin'in romanından uyarlanmış. Kitabı senaryoya uyarlayan isim ise önyargılı gittiğim filmde iyi anlamda yanılmamın asıl sebebi herhalde; büyük yazar, büyük senarist Nick Hornby.

Şu sıralar Hornby ile memnun olduğum bir mesai içindeyiz aslında. Slam'i yeniden okuduğum şu günlerde, Hornby'nin kısa öyküsünden uyarlanan tiyatro oyunu Bunu Ben De Yaparım'a bayıldığımızdan bahsetmiştim. Şimdi de Brooklyn ile bir kez daha onun kaleminden çıkma bir senaryoyu severek izledim. Ucunu kolaylıkla kaçırabileceği geniş bir yolculuğu evcilleştirmeyi başarmış Hornby.

Nick Hornby

Nick Hornby

Senaryo ve elbette film, rahmetlik Blake Snyder'in kategorizasyonunu anarsak bir Rite of Passage filmi. Rite of Passage talaşlı bir çeviri ile Geçiş Töreni demek. Snyder tüm film öykülerinin on kategoriden birine dahil olduğunu savunur. Geçiş Töreni de bu kategorilerden biri. Bir çocuğun ergenlikten çıkışı, bir hovardanın evlenmeye karar vermesi, bir gezginin Uzakdoğu'ya ruhani yolculuğu gibi öyküler hep karakterlerin hayatlarındaki büyük bir dönüm noktasını ve bu eşiği aşarken yaşadıklarını anlatır. İşte Brooklyn'de de Saoirse Ronan'ın karakterinin küçük bir İrlanda kasabasından ABD'ye gidişini ve burada genç, kırılgan ve taşralı bir kızdan ayakları üstünde durmayı becerebilen, kafa karışıklıklarıyla bezeli olsa da nihayet kendi kararlarını verebilen bir genç kadına dönüşümünü izliyoruz.

İkinci perdede ritmini bir miktar kaybederek dağılsa da kesinlikle vasatın üzerindeki bu çok uluslu filmde, Johnny Depp'in gençliğini andıran Emory Cohen ve Domhnall Gleeson da güzel iş çıkarmış. Film, baş karakterinin dönüşümünü anlatırken aynı zamanda tek bir cümlesiyle çok büyük bir söz söylemeyi de başarıyor. Eilis (Ronan) kendisini yalanını ortaya çıkarmakla tehdit eden eski patronuna taşra kötülüğünü yüzüne vurarak cevap veriyor. "Bu kasabanın nasıl bir yer olduğunu unutmuşum" diyor Eilis. Bazı insanların belli bir sebep bile olmadan, sadece herkesin kendileri gibi mutsuz olmasını isteyen bir taşra kötülüğünü barındırabileceğini hatırlatıyor hepimize. 

Sıkıcı olmayan, zaman zaman Eilis'in kafa karışıklığından rahatsız olabileceğiniz, hatta üstte bahsettiğim gibi sebepsiz bir kötülükle onun cezasız kalmamasını isterken kendinizi yakalayıp sorgulayabileceğiniz bir film. Ancak ilk tahminimin aksine öyle majestik, insanı yakalayan büyük planlar, görüntü yönetmenliği gösterisi olmadığını da söyleyeyim. Uzun lafın kısası, tavsiye ediyorum.

Profesyonel Dizi Yazarlığı

Gelelim kitabımıza... İçeriden, aslında oldukça mesleki ama bir o kadar da sıkıcı durmamayı başaran bir kitap yazmış Gülden Çakır. Adı "Profesyonel Dizi Yazarlığı". Kimse alınmasın, darılmasın ama yüzde doksanı çöpten ibaret Türkçe senaryo yazarlığı kitapları ve bırakın birine öğretmeyi kendileri teorik senaryo altyapısına sahip olmayan, çağın kırk yıl gerisine hapsolmuş yazarlar arasında Çakır'ın kitabı ışıl ışıl parlıyor.

Profesyonel Dizi Yazarlığı (Gülden Çakır)

Profesyonel Dizi Yazarlığı (Gülden Çakır)

Gülden Çakır senaryo asistanlığından yetişme, Hırsız Polis başta olmak üzere birçok dizide senarist olarak görev almış, halen senaryo dersleri de veren bir kalem. Kitabının başarısı ise kapsayıcı ve isabetli teorik bilgiler sunmasının yanında McKee'den Trottier'e, Field'den Mamet'e kadarki alıntıları ve neden bahsettiğini bildiği aşikar hali. Bilhassa Çatışma ve Üç Perdeli Yapı ile ilgili bölüm çok tatmin edici. Buna bir de yazarın yerli dizi sektöründeki tartışmasız tecrübesi eklenince kitap en iyi yerli senaryo kitaplarından biri oluvermiş.

Alt başlığı olan "Senaryo Kuramı, Pratik ve Deneyimler" sözünün hakkını veren "Profesyonel Dizi Yazarlığı" adlı bu kitabı, hem senaryoya ilgi duyan heveslilere hem de halihazırda bu işi profesyonel olarak yapan herkese tavsiye ediyorum.

Bir sonraki gönderide görüşmek üzere! Şimdiden iyi tatiller.

Boş Zaman Tavsiyeleri

Merhaba. Bu kez iki güzel filmle karşınızdayım. İlki, nasıl oldu da bunca yıldır gözümden kaçtı diye hayıflandığım, televizyonlarımızda bile gösterildiğini öğrendiğim 1998 yapımı Waking Ned Devine.

Waking Ned Devine (1998)

Waking Ned Devine (1998)

Waking Ned Devine, Kirk Jones'un yazıp yönettiği, Ian Bannen, James Nesbitt, Fionnula Flanagan ve David Kelly'nin leziz oyunculuklarıyla taçlanan sade, basit ama çok sıcak bir komedi filmi. Loto, 52 nüfuslu Tully More adındaki bir İrlanda köyüne isabet edince önce talihliyi bulmaya çalışan üç yaşlı arkadaş, talihlinin haberin şokuyla öldüğünü öğrenince ikramiyeden olmamak adına onun yerine geçmeye karar veriyorlar. İyi ki de öyle yapıyorlar ve biz de harika bir komedi filmine kavuşuyoruz.

Le tout Nouveau Testament (2015)

Le tout Nouveau Testament (2015)

Diğer film ise Başka Sinema bünyesinde izleyebileceğiniz, evvelce Film Ekimi'nde de gösterilmiş olan Yeni Ahit. Orijinal adı Le Tout Nouveau Testament olan Altın Küre adayı filmin yönetmeni Jaco Van Dormael. "Tanrı yaşıyor, hem de Brüksel'de bir apartmanda" diyen film, çocuk oyuncu Pili Groyne'un sevimliliğinin üstüne çıkardığı nefis işle zevkle seyredilebilir bir satirik komedi olmuş. Senaryosunda küçük, güzel bir çok detay ve buluş barındıran filmde varoluşçuluk felsefesine dokunan her film gibi havada süzülen poşet de görebiliyoruz üstelik.

 

Şimdilik bu kadar, yeniden görüşmek üzere!

Boş Zaman Tavsiyeleri

Hatırı sayılır bir aradan sonra yeniden merhaba! Ayrı düştüğümüz vakitler, hızlı hızlı yazmakla ve yazdıklarımı ilgililere sunmak amacıyla yaptığım şehirlerarası seyahatlerle geçti. Ancak öncesinde ve sırasında boş vakitlerinizi değerlendirmeniz için önereceğim bir şeyler buldum elbette. 

Ne İzledim?

Geçtiğimiz hafta DOT'un (DOTKANYONDA) "Bunu Ben De Yaparım" adlı oyununu seyretme fırsatı bulduk ve tek kelimeyle bayıldık. High Fidelity, Fever Pitch, Slam ve About A Boy gibi kitapların (şahsen pek sevdiğim) yazarı Nick Hornby'nin eserini Melisa Kesmez ve Serkan Salihoğlu başarıyla uyarlamış. Tek kişilik oyunun esas kahramanı ise bir saat boyunca soluksuz bir performans sergileyen oyuncu İbrahim Selim.

Bunu Ben De Yaparım

Bunu Ben De Yaparım

Oyun, Dave adında bir kapı güvenliğinin çok tartışmalı bir eserin sergileneceği sanat galerisinde başladığı yeni işinde yaşadıklarını anlatırken son zamanlarda izlediğim en güçlü altmetin üzerinden sanat/sanatçı/sanatsever ilişkisi, sanat eserinin yorumlanması, muhafazakarlık, sansür, hatta aile ve sınıf gibi temaları tatlı tatlı işliyor.

En az bizim kadar memnun ve zihni kurcalanmış olarak ayrılacağınıza inandığımdan kesinlikle gidin ve bir saatlik bu oyunu izleyin diyorum.

Ne Okuyorum?

H.P. Lovecrat: The Complete Fiction. Kargocudan teslim aldığım andan itibaren elimden bırakmadan okumaya başladım. Barnes&Noble etiketiyle, koleksiyonlara layık bir kapak ve ciltle piyasaya çıkan derlemede lise ve üniversite yıllarında bir çırpıda giriştiğimiz Deliliğin Dağlarında, Dunwich Dehşeti ya da Cthulhu'nun Çağrısı gibi ünü kıtaları aşmış hikayelerin yanı sıra The Hound, Azathoth ve hatta Lovecraft'ın henüz çocuk yaşta yazdığı The Beast in the Cave gibi kısa öyküler de bulunuyor.

D&R'dan edinebileceğiniz kitabın İngilizce olduğunu hatırlattıktan sonra herkesin kütüphanesinde bulunması gerektiğini düşünerek şiddetle tavsiye ediyorum.

Haftanın Kötüsü

Bu hafta The A.V. Club'da yayınlanan bir makale sayesinde memleketimizde de pek popüler olan dizi How I Met Your Mother'dan doğan ancak ekran yüzü göremeden yitip giden How I Met Your Dad projesinin senaryosuna göz attım. Makale, senaryoyu kıyasıya eleştiriyordu ki okuduktan sonra bu eleştirilere katılmamak mümkün değil.

How I Met Your Dad

How I Met Your Dad

Başarılı HIMYM'in yapımcıları Craig Thomas, Carter Bays ve Emily Spivey tarafından kaleme alınan pilot bölüm senaryosu hem içinden çıktığı fikre (spin-off) hiçbir yenilik getirmeden kopyalıyor hem de tüm karakterler derinliği olmayan bir klişeler takımı gibi bir araya getirilmiş. Şakaların kalibresi açısından da kötü bir kopya. Kanal da böyle düşünüyor olmalı ki pilot bölümün yeniden yazılıp çekilmesini istemiş. Ancak Spivey ve arkadaşları dizi garantisi almadan pilotu yenilemeye yanaşmayınca proje suya düşmüş. Açıkçası, isabet olmuş. Göz atmak isteyenler senaryoyu aşağıdaki bağlantıdan indirebilirler:

How I Met Your Dad Pilot Bölüm Senaryosu

 

Evet, bana ayrılan sürenin sonuna geldim. Bir sonraki gönderide, yani Senaryo 101 serisinin üçüncü bölümünde görüşmek üzere!